• notifications1
  • menü

Bugün : 28 Mart 2024 Perşembe

Bu listede Üds, Kpds vb gibi İngilizce sınavlarda çok karşılaşılan ve önemli olan 576 adet Prepositional Idioms içermektedir. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz.

1 above all  bilhassa, özellikle
2 according to one tradition bir rivayete göre (according to accounts)
3 against will  istemeyerek, zorla
4 ahead of  --- nın önünde gitmek
5 all of a sudden  ansızın, birden bire (without warning)
6 all too soon  pek erken, zamansız (ölüm vb)
7 apart from  (1) den başka (2) --- nın yanısıra
8 arm in arm  kol kola
9 as a rule  kural olarak
10 as for  as to  --- e gelince, söz konusu --- olunca
11 as opposed to  in contrast to  --- ya karşılık, ---- ile kıyaslandığında
12 as regards  with regard to  --- ile ilgili olarak
13 as yet  şimdilik, henüz
14 at (the crack of) dawn  sabahın köründe, şafakla beraber
15 at a disadvantage  dezavantajlı durumda
16 at a discount  indirimli fiyata (almak, satmak)
17 at a glance  bir bakışta
18 at a high/low price  yüksek/düşük bir fiyata
19 at a loss  (1) ne yapacağını bilmez, şaşırmış durumda (2) zararına
20 at a time  bir defada
21 at all costs  ne pahasına olursa olsun
22 at any rate  en azından
23 at any time  her an
24 at best  en iyi ihtimalle, taş çatlasa
25 at birth  doğum anında, doğarken
26 at death  ölünce, ölürken
27 at ease  rahatı/keyfi yerinde     *** with ease  kolaylıkla
28 at first    ilk etapta, ilk başta
29 at first sight  ilk bakışta
30 at full speed  tam gazla, son hızla
31 at intervals  aralıklarla, ara ara, zaman zaman
32 at large  (1) firari (2) detaylı olarak (in detail = at length)
33 at last  nihayet, sonunda
34 at least  en azından
35 at length  uzun uzadıya (in detail  at large)
36 at odds with  --- ile arası bozuk olmak
37 at one time  zamanın birinde, vaktin birinde
38 at one’s disposal  at one’s service  birinin emrine hazır olmak
39 at one’s leisure  boş zamanlarında
40 at random  rasgele, tesadüfen
41 at risk  risk altında
42 at the age of  yaşlarında, yaşında
43 at the expense of  at the cost of  --- nın pahasına
44 at the latest  en geç
45 at the mercy of  --- nın merhametine/insafına kalmış
46 at the most  en çok, taş çatlasa 
47 at the peak of  --- nın zirvesinde
48 at the time  o onda (at that time)
49 at times  from time to time  zaman zaman, bazen
50 at variance with  --- ile ters düşmek, --- ile çelişmek
51 at war (with)  ---- ile savaş halinde olmak
52 at will  kendi isteğiyle
53 at work  işte, iş yerinde
54 at worst  en kötü ihtimalle
55 at your own risk  olacaklardan siz sorumlusunuz (arabanızı olmadık yere park edince arabanın başına geleceklerden siz sorumlu olursunuz)
56 attach/give importance to  önem vermek
57 back and forth  ileri geri (hareket) (to and fro)
58 back to front  elbisenin önünü arkasına giymek
59 be over the moon  sevinçten havalara uçmak
60 bear grudge against  birine karşı kin gütmek
61 bear resemblance to  ile benzerlik göstermek
62 beat around the bush  bin dereden su getirmek
63 Behave yourself!  Kendine gel! Terbiyeni takın !
64 beside the point  konu ile ilgisi olmamak X to the point
65 beyond comprehension  anlaşılamayacak kadar karışık, detaylı
66 beyond recognition  tanınmaz hale gelmiş (kaza sonrası ceset vb)
67 bid farewell to  say goodbye to  veda etmek
68 blame somebody/something for  den dolayı birini suçlamak
69 break even  ne kar ne de zarar etmek
70 break the ice  iki kişinin arasındaki buzları eritmek
71 bring to light  aydınlatmak, açığa kavuşturmak (shed light on)
72 burst into flames  alev almak, ateş almak
73 burst into laughter/tears  kahkahaya/gözyaşlarına boğulmak
74 by a hair’s breadth  kıl payı
75 by accident  kazara, tesadüfen
76 by all means  (1) her şeye rağmen (2) elbette
77 by and by  yakında, çok geçmeden
78 by and large  in general  genel olarak
79 by chance  tesadüfen
80 by coincidence  tesadüf eseri, tesadüfen
81 by degrees  derece derece, basamak basamak
82 by ear  kulaktan dolma, kulaktan kulağa
83 by far  şu ana kadar ki, o ana kadar ki olanlar arasında
84 by force  zorla, güç kullanarak
85 by hand  elle, elini kullanarak
86 by heart  ezbere (from memory )
87 by large  genellikle
88 by law  kanunlara göre
89 by means of  sayesinde, vasıtasıyla (by virtue of  through)
90 by mistake  kazara ( by accident )
91 by name  ismiyle (hitap ederken)
92 by no means  asla, hiçbir şekilde (on no account)
93 by sight  görünüş olarak
94 By the way  Sırası gelmişken, Bu arada
95 by virtue of  ---- den dolayı, nedeniyle
96 by way of  yoluyla, üzerinden (Ankara’ya İzmir üzerinden gitmek)
97 by word of mouth  ağız yoluyla
98 call attention to  dikkat çekmek, vurgulamak (  point out ) 
99 can’t bear+Ving/to do  can’t stand+Ving katlanmak, tahammül etmek
100 can’t help + Ving  kendini alamamak, kendine hakim olamamak
101 can’t make it (to)  önceden kararlaştırılan bir plana uyamama
102 catch a glimpse of  gözüne ilişmek ( catch sight of )
103 catch somebody in action/in the act/red-handed  suç üstü yakalamak
104 catch somebody unawares  birini gafil avlamak, hazırlıksız yakalamak
105 catch/take somebody by surprise  birini şaşırtmak  
106 catch/keep up with somebody/something  hızına yetişmek  
107 come into being  come into existence  meydana gelmek, var olmak
108 come to an agreement  reach an agreement  uzlaşmaya varmak
109 come to an end  come to a halt  sona ermek, bitmek
110 come to light  aydınlığa kavuşmak
111 commit suicide  intihar etmek
112 cram one’s brains  beyin patlatmak, çok fazla çalışmak
113 derive pleasure from  --- den zevk almak (take pleasure in)
114 develop a crash on  birine tutulmak, birini çok sevmek
115 develop a liking for  (birini zamanla) sevmeye başlamak
116 develop fever  ateşi çıkmak
117 die for doing  can’t wait to do  yapmak için can atmak
118 do away with somebody/something  yıkmak, yok etmek, öldürmek
119 do harm to  --- e zarar vermek
120 Do I make myself clear? Kendimi ifade edebildim mi? Anlıyor musun?
121 do nothing but V1 (DO)  ---- nın dışında bir şey yapmamak
122 do one’s best  elinden gelenin en iyisini yapmak
123 do somebody a favour  birine iyilik yapmak
124 Don’t be long!  Sakın geç kalma *** I won’t be long  Geç kalmam!
125 Don’t make me laugh!  Beni güldürme!
126 draw a conclusion from  --- den sonuç çıkarmak
127 drive somebody crazy/mad  delirtmek, çıldırtmak
128 earn a living  make a living  geçimini sağlamak, parasını kazanmak
129 eat like a horse  kıtlıktan çıkmış gibi yemek
130 end in a draw  (maç, oyun vb için) berabere bitmek
131 end up in  (hapishane, hastane vb bir yerde) son bulmak, sonuçlanmak
132 end up with  bir şeyle sonuçlanmak
133 Enjoy it!  Afiyet olsun!
134 every now and then  arada sırada, zaman zaman
135 every other day  gün aşırı, birer gün arayla
136 except for  with the exception of -- nın haricinde, -- den başka
137 Exceptions don’t break rules!  İstisnalar kaideyi bozmaz!
138 face to face  yüz yüze, bire bir
139 fall asleep  uyuya kalmak
140 fall into disfavour with  --- ile muhalefete düşmek
141 fall into disrepute  itibarı zedelenmek, gözden düşmek
142 fall on the same date  --- ile aynı tarihe denk gelmek
143 fall out of love with  aşık olduğundan ayrılmak X fall in love with
144 fall out with somebody  birisi ile kavga etmek
145 fall short of (expectations)  beklentiye cevap verememek
146 far from being + adjective  (mükemmel, iyi vb) olmaktan çok uzak
147 feel at home  kendini evinde gibi hissetmek
148 feel like + Ving  arzu etmek, istemek
149 feel like a fish out of water  kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmek
150 few and far between  once in a while  kırk yılda bir
151 find it hard/difficult TO DO  yapmakta zorlanmak
152 for a change  değişiklik olsun diye
153 for a fortnight  iki haftalığına
154 for ages  uzun bir sure
155 for certain  for sure  kesin olarak, emin bir şekilde
156 for good  sonsuza kadar, ebediyen (forever)
157 for instance  örneğin (for example ) 
158 for no (good) reason  durduk yere, sebepsiz yere
159 for once  sadece bir kereliğine mahsus
160 for sale  satılık
161 for short  bir ismin kısaltması (ODTÜ, NATO, TBMM vb )
162 for some reason  bir takım sebeplerden dolayı
163 for sure  for certain   kesin olarak, emin bir şekilde
164 for the benefit of  ---- nın yararı için, ---- e faydalı olması için
165 for the purpose of  --- mek için, --- mek amacıyla
166 for the sake of  hatırına, uğruna, aşkına
167 for the time being  şu anda
168 from experience  tecrübelere dayanarak
169 from memory  by heart  ezberden
170 from now on  şu andan/tarihten itibaren (from this date forward ) 
171 from the horse’s mouth  ilk ağızdan (haber)
172 from time to time  zaman zaman ( at times ) 
173 from top to head  tepeden tırnağa
174 gain access to  gain entrance to  --- e erişmek, --- e ulaşmak
175 gain favour with  birisinin gözüne girmek/beğenisini kazanmak
176 get away with something  (1) alıp kaçmak, sıvışmak (para vb)            (2) yaptığı bir kabahatin cezsını çekmemek, yanına kar kalmak
177 get along/on with somebody  birisi ile geçinmek
178 get on somebody’s nerves  sinirlendirmek, delirtmek
179 get stranded  mahsur kalmak
180 get through doing something  bir şeyi yapmakta muvaffak olmak  
181 Get well soon!  Geçmiş Olsun! Acil Şifalar Dilerim!
182 give birth to  doğurmak, doğum yapmak    
183 give priority/precedence to  (birine veya bir şeye) öncelik tanımak
184 give rise to  give way to  sebep olmak
185 give somebody a blow  birine darbe indirmek
186 give somebody a cold reception  birini soğuk karşılamak
187 give somebody a lift  birini arabayla bir yere bırakmak
188 give somebody a ring give somebody a shout birini telefonla aramak
189 give somebody a shot  give somebody an injection  aşı yapmak
190 give somebody a warm reception  birini sıcak karşılamak
191 give somebody a warning  birini uyarmak
192 give way to  give rise to  sebep olmak, yol açmak
193 give/lend somebody a hand with something  birine yardım etmek
194 go astray  (1) (hayvanlar için) sürüden ayrılmak (2) (insan için) sapıtmak
195 go bankrupt  iflas etmek
196 go by / go past  --- nın önünden geçmek
197 go cold with somebody  birinden soğumak
198 go crazy  go mad  çıldırmak, kafayı yemek
199 go for a stroll  go for a walk  take a walk  yürüyüşe çıkmak
200 go into action  take action  harekete geçmek
201 go out of business  iflas etmek (go bankrupt)
202 go out of hand  kontrolden çıkmak
203 go senile  bunamak
204 hand in hand  el ele
205 Handle with care!  Dikkatli taşıyın!
206 have a look at  göz atmak ( take a look at)
207 have a memory/mind like a sieve  berbat bir hafızası olmak
208 have a row with somebody over something  birisiyle bir konuda tartışmak
209 have a word with somebody  birisiyle ciddi bir konuda konuşmak
210 have an affair with  birisiyle ilişki yaşamak
211 have an effect/impact on/upon  etkilemek, üzerinde etkisi olmak 
212 have butterflies in one’s stomach heyecandan midesine kramplar girmek
213 have confidence in  güvenmek ( trust ) 
214 have difficulty/trouble (in) + Ving  --- yapmakta zorlanmak
215 have no other choice but TO DO  ---- yapmaktan başka çare yok
216 have to do with  ile alakası/ilgisi olmak
217 Help yourself!  Buyrun yiyin!
218 I haven’t the faintest/slightest idea!  En ufak bir fikrim bile yok!
219 in (dire) need of  --- e (çok) ihtiyacı olmak
220 in a bad temper  asabi, sinirli
221 in a hurry  alelacele, acelesi olmak (in haste)
222 in a mess  darmadağınık, pislik içerisinde
223 in a moment     az sonra, birazdan
224 in a row  in succession  artarda, peş peşe
225 in a way  in some way in one way or anotherthis way or that way  şöyle veya böyle, bir şekilde
226 in accordance with  according to  --- e göre
227 in addition to  apart from  as well as  ---e ilaveten, --- nın yanısıra
228 in advance (of)  önceden, peşinen
229 in agony  in pain  acı çekerek, acı içerisinde
230 in aid of  --- nın yararına (for the benefit of)
231 in an answer to  in response to  in reply to  cevap/karşılık olarak
232 in an effort to  in an attempt to  in order to  --- mek amacıyla
233 in brief  kısaca, özetle (in short)
234 in captivity  esaret altında, tutuklu
235 in case of  durumunda
236 in cash  nakit ile ödeme
237 in charge of  ---- den sorumlu, --- ile yükümlü
238 in common with  birisiyle veya bir şeyle ortak noktası bulunmak
239 in compliance/agreement with  -- uygun olarak, (emre) itaat ederek
240 in conclusion  sonuç olarak (as a result)
241 in connection with  --- ile bağlantılı
242 in consideration of  göz önünde bulundurarak
243 in danger of  --- tehlikesiyle karşı karşıya
244 in debt  borçlu
245 in defiance of  karşı çıkarak; karşı gelerek
246 in demand  revaçta, rağbet gören
247 in detail  at length  ayrıntılı bir biçimde, uzun uzadıya
248 in detention  under arrest  göz altında, tutuklu
249 in disarray  in a jumble  düzensiz, karmakarışık   
250 in disgust  tiksinerek, iğrenerek
251 in due course  zamanla, vakti gelince
252 in error  hatalı, yanlışlıkla (at fault)
253 in exasperation  öfkeyle, çok kızgın bir şekilde
254 in excess  aşırı miktarda
255 in exchange for in return for  -- nın karşılığında, -- e karşılık olarak
256 in existence  var olan, mevcut (available)
257 in fact  in reality  aslında, işin doğrusu
258 in fashion  modaya uygun
259 in favour of  --- lehinde olmak, --- taraftar olmak
260 in flames  alevler içerisinde
261 in general  genellikle
262 in good condition  iyi durumda, zarar ziyan görmemiş
263 in haste  telaşla, aceleyle (in a hurry)
264 in high spirits  morali çok iyi, gününde (in a good mood)
265 in ink  mürekkeple
266 in instalment  taksitle ödeme
267 in length  uzunluk bakımından
268 in light/view of  --- nın işığı altında, --- yı göz önünde tutarak
269 in love with  aşık olmak 
270 in low spirits  morali bozuk, gününde değil (in a bad mood)
271 in moderation  ılımlı bir şekilde, fazla abartmadan
272 in no mood for  bir şeyi yapacak halde/psikolojide olmamak
273 in no time  yakında, az sonra
274 in no uncertain terms  kesin bir dille, lafı gevelemeden söylemek
275 in opposition to  as opposed to  contrary to #AD?
276 in order  düzenli, tertipli
277 in other words  başka bir deyişle, diğer bir ifadeyle
278 in pain  in agony  acı içinde
279 in part  kısmen
280 in particular  özellikle
281 in person  şahsen, bire bir
282 in pieces  paramparça
283 in place of  --- nın yerine (instead of)
284 in practice  uygulamada
285 in prison  mahkum
286 in private  özel olarak
287 in progress  devam etmekte olan, sürmekte olan
288 in public  alenen, açıkça, ulu orta yerde
289 in pursuit of #AD?
290 in reality  in fact  aslında, doğrusu
291 in relation to  --- ile ilgili olarak
292 in reply to  in response to  in an answer to  cevap/karşılık olarak
293 in reproach  sitemle, yakınarak, şikayet edercesine  
294 in respect of  in relation to  ---- ile ilgili olarak
295 in respect/regard to  with respect/regard to  --- konusunda  
296 in response to  in reply to  in an answer to  cevap/karşılık olarak
297 in return for  karşılığında (in exchange for ) 
298 in season  mevsiminde (elma, muz vb), turfanda olmayan
299 in secret  gizli bir şekilde
300 in self-defence  nefsi müdafaa olarak, kendini savunmak amacıyla  
301 in short  özetle (in brief / in summary )
302 in sight  görünürde, görünebilir (visible)
303 in silence  sessizce
304 in store for  --- yı bekleyen, (yapılmayı) bekleyen
305 in succession  in a row  artarda, peş peşe  
306 in tears  ağlamaklı, ağlayan
307 in terms of  --- nın açısından, ---- e bakımından (with respect to)
308 in the absence of  --- nın yokluğunda
309 in the air  muallakta, henüz net bir karar çıkmamış
310 in the broad daylight   güpe gündüz
311 in the case of  --- durumunda
312 in the circumstances  normal şartlar altında
313 in the country  kırsal kesimde, şehir merkezinden çok uzak
314 in the course of  --- esnasında, ---- sırasında
315 in the event of  --- olduğu durumda
316 in the existence of  in the presence of  -- nın varlığında/huzurunda
317 in the face/teeth of  --- karşısında, --- e rağmen
318 in the habit of  alışkanlığına sahip, yapmaya alışkın
319 in the limelight  çok ilgi gören, çok göze batan
320 in the long run   uzun vadede
321 in the mean time  bu arada, bu süre zarfında
322 in the middle of  --- nın ortasında
323 in the middle of nowhere  uçsuz bucaksız bir yerde  
324 in the name of  --- nın adına, --- nın emriyle (God,The king vb)
325 in the open  açık alanda (out of doors)
326 in the presence of in the existence of nın varlığında, nın huzurunda
327 in the short run  kısa vadede
328 in the suburbs  varoşlarda, kenar mahallede
329 in the wake of  --- nın ardından, --- nın akabinde (savaş, felaket vb)
330 in theory  teoride, teorik olarak
331 in time  vaktinden biraz önce (on time  just IN time tam vaktinde )
332 in touch with  irtibat halinde 
333 in trouble  başı belada
334 in tune  ahenkli
335 in turn   sırayla
336 in vain  boşuna, boş yere (of no avail)
337 in view of  --- yı düşünerek, --- yı göz önüne alarak
338 in vogue  in fashion  moda olan
339 in/out of keeping with  --- ya uygun olarak, --- ya uymayan
340 in/with the hope of  --- umuduyla
341 inside out  giysinin ters yüzünü giymek   
342 instead of  --- nın yerine (in place of)
343 irrespective of  --- e bakılmaksızın, --- e rağmen (regardless of)
344 It is fine with me!  Benim için bir sakıncası yok! Bana uyar!
345 It is no use/good + Ving  ---- mak iyi olmaz/fayda etmez
346 It is raining cats and dogs  bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor
347 It suits you!  Sana çok yakışmış!
348 judging from  --- den yola çıkarak, --- e bakılırsa
349 jump out of one’s skin  ödü patlamak, çok korkmak
350 jump to a conclusion  erken (iyi düşünmeden) sonuç çıkarmak
351 Just a moment/minute!  Bir saniye/dakika lütfen!
352 keep abreast of  yeni gelişmeleri öğrenmek, olup biteni öğrenmek
353 keep ahead of somebody  birini geride bırakmak, önde gitmek
354 keep on eye on  göz kulak olmak 
355 kick the bucket  gebermek
356 know like the back of one’s hand  bir yeri avucunun içi gibi bilmek
357 later in the day  günün ilerleyen saatlerinde
358 later on  daha sonra
359 lead a modest life  (1) mütevazi bir hayat yaşamak (2) fakir olmak
360 leave somebody alone (1) birini rahat bırakmak(2)birini yalnız bırakmak
361 leave somebody to his own devices  birini kendi haline bırakmak
362 let alone DO  ---- bir yana, ---- yapmak şöyle dursun, --- bunu bırak
363 lie in ambush  pusuya yatmak
364 like two peas in a pod  bir elmanın iki yarısı gibi
365 live on the dole  işsizlik maaşı ile geçinmek
366 live up to (expectations)  beklentiye cevap vermek
367 look forward to  dört gözle beklemek, sabırsızlanmak
368 lose count of  sayısını unutmak 
369 lose favour with  birisinin gözünden düşmek
370 lose one’s consciousness  bayılmak, bilincini kaybetmek(faint)
371 lose one’s temper  öfkelenmek, sinirlenmek
372 lose touch with  birisiyle irtibatı koparmak/kaybetmek
373 lose track of  birinin/bir şeyin izini kaybetmek
374 make a bare living  kıt kanaat geçinmek
375 make a comment on  bir konuda yorum yapmak
376 make a fire  ateş yakmak
377 make a fuss about   sık boğaz etmek, üzerine çok düşmek
378 make a good point  iyi bir konuya değinmek
379 make a living  earn a living  geçinmek, hayatını kazanmak
380 make a recovery from  iyileşmek ( get over ) 
381 make allowances for  göz önünde bulundurmak, hesaba katmak
382 make contact with  keep/get in touch withbirisiyle irtibata geçmek
383 make do with  --- ile idare etmek, yetinmek (para vb)
384 make ends meet  iki yakayı bir araya getirmek
385 make friends with  birisiyle arkadaşlık kurmak
386 make fun of  birisiyle dalga geçmek, birisiyle alay etmek
387 make most of  en iyi şekilde faydalanmak (make the best of)
388 make oneself home  kendini evinde gibi hissetmek
389 make room for  yer açmak 
390 make sense of  anlamak, --- den mana çıkarmak
391 make somebody redundant  birini ihtiyaç fazlası görüp işten kovmak
392 make something public  bir şeyi kamuoyuna açıklamak, izah etmek
393 make up for  telafi etmek (compensate for)
394 make up with  barışmak
395 make use of  istifade etmek, yararlanmak (take advantage of)
396 Mind your own business!  Sen kendi işine bak!
397 miss out on an opportunity  fırsatı kaçırmak
398 moreover  furthermore  also  ayrıca, bunun yanı sıra, üstüne üstlük
399 Not that I am aware of  Bildiğim kadarıyla hayır!
400 now and again  at times  from time to time  zaman zaman
401 of age  reşit olmuş, 18 yaşından büyük X under age  reşit olmamış
402 of no avail  futile  beyhude, boşuna, faydasız (in vain)
403 off and on  on and off  kesintili, zaman zaman
404 off duty  görev başında olmayan, izinli
405 offer somebody bribes  birine rüşvet teklif etmek
406 on (that) date  o tarihte
407 on a cruise  kısa deniz yolculuğunda
408 on a diet  perhizde, diyette, rejimde
409 on a large scale  büyük ölçüde
410 on a tour/trip  turda, gezide (iş gezisi vb)
411 on account of  --- den dolayı, --- nın yüzünden
412 on air  yayında (radyoda, televizyonda)
413 on all fours  dört ayak üzerinde
414 on an empty stomach  aç karınla, boş mideyle
415 on an expedition  keşif gezisinde
416 on arrival  varınca, olaşınca
417 on average  ortalama
418 on board  binmiş, yüklenmiş (trene, uçağa vb. )
419 on fire  yanmakta olan (bina vb )
420 on foot  yürüyerek (by walk)
421 on good/friendly terms with  birisi ile iyi geçinmek  
422 on guard  nöbette
423 on his way (to)  --- e doğru giderken, --- nın yolunda (eve, okula, vb )
424 on holiday  tatilde
425 on leave  izinde, izne çıkmış
426 on loan    ödünç olarak, borç para / ödünç verilen (kitap, kaset )
427 on my own  kendi başına
428 on no account  asla (under no circumstances)
429 on occasions  bazen, zaman zaman
430 on purpose  kasten, maksatlı
431 on sale  indirimli (for sale   satılık )
432 on sight  görür görmez
433 on strike  grevde, greve çıkmış
434 on television  televizyonda
435 on the agenda  gündemde
436 on the alert  tetikte
437 on the basis of  on the strength of  --- e dayanarak
438 on the brink/point of  --- nın eşiğinde, --- nın ucunda (yok olmanın vb)
439 on the contrary  tam aksine, tersine
440 on the decrease  azalan, düşüşe geçmiş X on the increase
441 on the dot  tam vaktinde
442 on the hour  saat başı
443 on the increase  artan, yükselişe geçmiş X on the decrease
444 on the other hand  diğer taraftan, öte yandan
445 on the outskirts  şehrin eteklerinde
446 on the phone  telefonda konuşmak, telefona sahip olmak
447 on the point of  --- mek üzere olmak (be about to do)
448 on the spot  hemen, derhal (on the spot decision anlık verilen karar)
449 on the spur of the moment  anlık verilen karar vb
450 on the strength of  -e dayanarak (delil, teori, kanıt vb ) 
451 on the tip of one’s mind/tongue  dilimin ucunda 
452 on the verge of  on the edge of  kenarında, eşiğinde   
453 on the whole  genel olarak konuşmak gerekirse (in general)
454 on vacation  tatilde, tatile çıkmış (on holiday)
455 on/in behalf of  --- nın adına/namına
456 once again  once more  bir daha, yeniden
457 once in a blue moon  once in a while  kırk yılda bir
458 one by one  teker teker, birer birer
459 out of breath  nefes nefese
460 out of control  kontrol dışı 
461 out of curiosity  out of interest  sırf meraktan, merak ettiği için
462 out of danger  emniyette, tehlikeden uzak
463 out of date  tarih, geçmiş 
464 out of debt  borcu olmayan 
465 out of doors  açık alanda yapılan etkinlik 
466 out of fashion  demode olan 
467 out of interest  out of curiosity  sırf meraktan, merak ettiği için  
468 out of job  between jobs  işsiz
469 out of kindness  sırf nezaketten/kibarlıktan dolayı
470 out of luck  (1) talihsiz, şanssız (2) sırf şans eseri
471 out of order  bozuk, dağınık
472 out of place  olmadık yere konmuş eşya, bulunduğu yere ait olamayan   
473 out of practice  elini eteğini çekmek / antrenmansız olmak 
474 out of print  artık basılmayan, tedahülden kalkmak
475 out of reach  ulaşılamayan X (within reach   ulaşılabilir mesafede)
476 out of season  serada yetişmiş, turfanda (elma, muz vb)
477 out of sight  gözden kaybolmak, görünmez (invisible)
478 out of the ordinary  sıra dışı, olağanüstü (extraordinary)
479 out of the question  imkansız X (in question   söz konusu )
480 out of tune  ahenksiz, detone (şarkı vb)
481 out of use  artık kullanılmayan (disused)
482 out of work  işsiz (off work   izne çıkmış   on leave)
483 pay a compliment to somebody on something  iltifatta bulunmak 
484 pay attention to   dikkat etmek
485 peace and quiet  huzur ve sükunet, sessiz ve sakin
486 play a trick on  kandırmak, aldatmak ( deceive) 
487 pros and cons  bir durumun olumlu ve olumsuz yanları  
488 Pull yourself together!  Toparlan !  Kendine gel ! Kendine mukayyet ol !
489 put blame on  suçlamak, suçu üzerine atmak
490 put curse on  lanetlemek
491 put faith in  inanmak, güvenmek
492 put into practice  uygulamaya koymak, yürürlüğe koymak (fulfil)
493 put matters right  işleri yoluna sokmak
494 put pressure on  baskı uygulamak ( urge/force )
495 put somebody at ease  birinin içine su serpmek (relieve)
496 put up with  katlanmak, tahammül etmek  (tolerate)
497 put/lay emphasis on  vurgulamak, dikkat çekmek
498 receive a blow  darbe almak, darbe yemek
499 regain one’s consciousness  ayılmak, kendine gelmek (come round)
500 regardless of  irrespective of  --- e rağmen, --- e bakılmaksızın
501 release somebody on bail  birini kefaletle serbest bırakmak
502 run a business  bir işletmeyi/iş yerini idare etmek/yönetmek
503 run a high fever  ateşler içerisinde yanmak, çok ateşi çıkmak
504 run for presidency  başkanlığa adaylığını koymak
505 run out of time/money  zamanın/paranın vb tükenmesi, bitmesi
506 safe and sound  sağ salim, kazasız belasız  (intact)
507 sentence somebody to life imprisonment  ömürboyu hapse mahkum etmek
508 set fire to  ateşe vermek, kundaklamak (arson)
509 set somebody free  birini serbest bırakmak
510 shed light on  aydınlatmak, açığa kavuşturmak (bring into light)
511 sleep like a log  kütük gibi uyumak
512 smoke like a chimney  çok fazla sigara içmek, tiryaki olmak
513 so as to  in order to  in an attempt/effort to  --- mek için
514 speak ill of  birisi hakkında atıp tutmak, kötü konuşmak
515 speak with a stammer  kekeleyerek konuşmak, kekelemek
516 stay aloof to  birine veya bir şeye soğuk durmak, sıcak bakmamak
517 step by step  adım adım, yavaş yavaş
518 stick to the subject  konuya sadık kalmak, konudan sapmamak
519 strike up a friendship with somebody  birisiyle arkadaşlık kurmak
520 take a nap  şekerleme yapmak, uyumak
521 take advantage of  istifade etmek, yararlanmak ( make use of ) 
522 take bribes  birine rüşvet yedirmek
523 take care of  ilgilenmek, bakımını üstlenmek ( look after )
524 take charge of   devralmak ( take over ) 
525 take into account/consideration  hesaba katmak, düşünmek  
526 Take my word for it!  Benim nasihatime kulak ver!
527 take no notice of  kale almamak, iplememek (  ignore ) 
528 take offence  alınmak, gücenmek, gücüne gitmek (resent)
529 take one’s mind off  kafayı dağıtmak, kafayı dinlemek 
530 take part in  katılmak (  participate in   join in ) 
531 take pleasure in  den hoşlanmak/zevk almak (derive pleasure from)
532 take pride in  gurur duymak (  be proud of ) 
533 take pulse  bir hastanın nabzını ölçmek
534 take revenge on  intikam almak
535 take somebody by surprise catch somebody by surprise  şaşırtmak
536 take somebody/something as he/it is  birini/birşeyi olduğu gibi kabul etmek
537 take temperature  bir hastanın ateşini ölçmek
538 take the day/week off  (bir günlük/haftalık) izne çıkmak
539 Take your time!  Rahatına bak! Daha bol bol vaktin var!
540 talk behind somebody’s back  birinin dedikodusunu yapmak
541 tell the difference between  arasındaki farkı anlamak
542 the chances are that  it is likely that  muhtemeldir ki, galiba --
543 the cost of living  hayat pahalılığı
544 the other day  bir kaç gün once, geçenlerde ( a few days ago)
545 There is no point/sense in + Ving  --- nın bir manası yok
546 To be honest  To be frank  doğrusunu söylemek gerekirse, dürüst olmak gerekirse
547 to the point  konu ile ilgisi olmak
548 Try as you may/might,…  Ne kadar uğrasırsan uğraş, …
549 under age  reşit olmayan, 18 yaşını henüz doldurmamış X (of age) 
550 under arrest  in detention  göz altında, tutuklu
551 under discussion  tartışılan
552 under guarantee  garanti altında 
553 under no circumstances  hiç bir koşulda, asla (on no account)
554 under pressure  baskı altında
555 under the disguise of  --- maskesi altında
556 under the heading of  --- başlığı altında
557 under the impression of  --- izlenimi edinmiş 
558 under the influence of  --- nın etkisi altında
559 under the pretext of  --- bahanesiyle
560 under the weather  morali bozuk (in a bad mood)
561 under/in the circumstances  normal şartlar altında
562 up to date  up to now  up to the present time  şu ana kadar
563 upside down  baş aşağı
564 wander off the subject  konudan sapmak
565 Watch your steps!  Önüne bak! Adımlarına dikkat et!
566 What is wrong with you?  Senin neyin var?
567 with a view to  --- mek amacıyla
568 with ease  kolaylıkla, rahat bir şekilde   
569 with/in respect to  --- nın açısından, - e bakımından (in terms of)
570 without delay  hemen, gecikmeden ( immediately )
571 without doubt  şüphesiz
572 without fail  aralıksız, fire vermeden, hatasız
573 without regard to  regardless of  --- e bakmaksızın, --- olursa olsun
574 without warning    ansızın, pat diye, birden bire ( all at once)
575 You are kidding me!  Benimle kafa buluyorsun! Şaka yapıyorsun!
576 You have got a point!  Haklısın!
x
Bu konu hakkındaki sorularınızı ya da görüşlerinizi bu alana yazabilirsiniz!

(41904 kodunu soldaki kutucuğa yazın!)

Üds, Kpds - Yaygın Phrasal Verbs Nelerdir?

Üds, Kpds - Yaygın Phrasal Verbs Nelerdir?

Bu listede Üds, Kpds vb gibi İngilizce sınavlarda çok karşılaşılan ve önemli olan 246 adet phrasal verb içermektedir. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 abide by itaat etmek 2 account for izah etmek, açıklamak (explain) (2) sebep o...

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Sıfatlar Nelerdir?

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Sıfatlar Nelerdir?

Üds ve kdps sınavı için hazırlık yapanlar için ingilizce de yaygın olarak kullanılan sıfatları sizler için bir araya topladık. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 abrupt ani, sert 2 abruptly aniden, birden bire 3 absolu...

Üds, Kpds - Yaygın Prepositional İdioms Nelerdir?

Üds, Kpds - Yaygın Prepositional İdioms Nelerdir?

Bu listede Üds, Kpds vb gibi İngilizce sınavlarda çok karşılaşılan ve önemli olan 576 adet Prepositional Idioms içermektedir. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 above all bilhassa, özellikle 2 according to one tradition bir rivayete ...

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Fiiller Nelerdir?

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Fiiller Nelerdir?

Üds ve kdps sınavı için hazırlık yapanlar için ingilizce de yaygın olarak kullanılan fillileri sizler için bir araya topladık. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 abate azalmak 2 abolish yürürlükten kaldırmak 3 accelerat...

Üds, Kpds - Yaygın Stative Passives Nelerdir?

Üds, Kpds - Yaygın Stative Passives Nelerdir?

Bu listede Üds, Kpds vb gibi İngilizce sınavlarda çok karşılaşılan ve önemli olan 73 adet yaygın Stative Passives içermektedir. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 be absorbed in sth bir şeye kendini kaptırmak 2 be accustomed to sth/so ...

Üds, Kpds - Yaygın Multi-phrasal Verbs Nelerdir?

Üds, Kpds - Yaygın Multi-phrasal Verbs Nelerdir?

Bu listede Üds, Kpds vb gibi İngilizce sınavlarda çok karşılaşılan ve önemli olan 46 adet multi phrasal verb içermektedir. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 back out of pull out of -- den çekilmek 2 break out of firar etmek ...

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Zarflar Nelerdir?

Üds, Kpds - En Çok Kullanılan Zarflar Nelerdir?

Üds ve kdps sınavı için hazırlık yapanlar için ingilizce de yaygın olarak kullanılan zarflarısizler için bir araya topladık. Ayrıca İngilizce de en çok kullanılan kelimeler için Türkçe - İngilizce Sözlük sayfamızı da ziyaret edebilirsiniz. 1 abruptly birdenbire hastily 2 absolutely tamamen, kesinlikle ...

KULLANICI GİRİŞİ

Üye Ol Şifremi Unuttum?

Sorhocam.com 2014 yılında Ziraat Mühendisi Arafa KARAÇELEBİ tarafından kurulmuş olup herkesin faydalanabilmesi için ücretsiz olarak hizmet vermektedir.

Yetiştiriciliği, tarımı, ürünleri, bitkisi, ağacı, çiçeği gübreleri, hastalığı zararı, zararlıları, mücadelesi, ilaçları aşısı, budaması, otu, faydaları, programı, önerileri, istekleri, tavsiyeleri, nedir, nelerdir, nasıl yapılır, özellikleri, kullanım alanları, takvimi, sınavı, sınavları, notları

Site Haritası - Rss Beslemesi